29 Ocak 2009 Perşembe

Periliğim tuttu yine...

Geçenlerde, "feysbuk"ta, mutsuz bir iletisini gördüm bir tanıdığın, üstelik de doğum günüydü :(
Ona da yazdığım üzere;

"Hayat öyle ya da böyle bir şeyleri getirip önümüze yığıyor; hani sevgisini anlatmaya çalışan sokak kedisi, sadece onu beslediğimiz için, öldürdüğü fareyi getirip kapımıza bırakır ya, onun gibi...
Kötülüğünden yapmıyor ya hayat da bize yaptıklarını, doğası bu. İyiyi de barıdırıyor bünyede, kötüyü de. Biz de ruh halimiz hangisine elverişli ise ondan nasipleniyoruz..."

İnsan doğum gününde mutlu olmalı bence. Değilse bile senede bir gün kendisi için daha çok çaba harcamalı, hayatında hiç beceremediyse bir gün olsun, mutluluk oyunu oynamalı.
Çünkü iyimserlik de, kötümserlik de önce üzerimize yapışıyor, sonra kanımıza karışıyor.

Gerçi depresif olmak, hayattan nefret etmek falan, entel bir hava katıyor sanırım insana. Daha bi' "cool" oluyor. Daha çok erkeklerin üstlendiği bir rol bu, kadınlarda şefkat uyandırıyor sanırım :))

Mesela bir biri var tanıdığım, baksan mutluluktan gözleri parlıyor bazen, diyorum "bak, güzel günler de var hayatta"; hemen itiraz ediyor, yok efendim bunlar geçiciymiş, zahiriymiş, yok efendim bugün birlikte güldüklerimiz yarın yanımızda olmazmış, saflıkmış bu mutlu geçen anlara aldanmak falan...

Zaten zor olan bir şeyi inatla daha da zor hale getirmenin bir anlamı yok bence. Dedim ya ruh halimiz neye uygunsa onu seçiyoruz, dibi gördüğümüz çok oluyor; ama olayı da abartmanın anlamı yok yani...
Sorun varsa, bunalıma tamam; ama sorun yaratmaya hayır!

Kısacası ben bazen çoook sıkılıyorum bu "hayat çok boktan" havalarından, öyle biliyoruz, olayı deşmenin bir manası yok yani!


* * * * * *


Dünkü maçı iş yerinde izledim. (Ben dert ediyor muyum niye Kadıköy'de değildim diye, sanırım evet :P)
"Goool" diye tepinemedim; ama nasıl sevindim Deivid atınca. Salak salak sırıttım öyle. Alex olmadan kornerden gol atabilmiş olmak içimi rahatlattı :)
Bir de içimden dedim ki; bu Deivid ilk geldiği sene herkes yüzüne tükürüyordu, diğer taraftarlar nasıl dalga geçiyordu; ama sonra (sakatlandığı dönemler hariç) coştu Deivid. Neden Guiza da seneye, Deivid gibi toparlamasın, coşmasın?
Yine böyle içimdeki "pamuk taraftar" canlandı, Guiza da dahil hepsine gidip sarılasım geldi; "aman da kuzularım benim, ne de güzel oynarlarmış" diye :)
(Pamukluk ya, oynamasalar da öyle severim ben, motivasyon şart...)

Sonra düşündüm, 90 dakika hiç durmadan bağırıp, tezahürat yapacağım bir maç bana ne iyi gelir. Çok sıkıldım bu nöbetlerden, benim de motivasyona ihtiyacım var.

Haftasonu voleybol takımımız buradaymış, ona mı gitsem acaba?

Hiç yorum yok: