16 Aralık 2014 Salı

dua


"bu bir 'bu hayat adınla sona ersin duasıdır!'" dedi ve çok geçmeden gitti.
intihar kolay belki, kabul.
öldürmek de bu kadar kolay mı?
ya da dualar yalan mı?

5 Aralık 2014 Cuma

"desen ki 'beni ne kadar?' "


Bazıları şiir gibi şarkı yazıyor; ama müzik sıkıntılı. Tabii biz çeşitli ideolojik sebeplerle "kötü" diyemiyoruz. Pop olsa deriz; ama değilse diyemiyoruz.
Sen bu kadar güzel şiir yaz (şarkı sözü bile diyemiyorum, o derece), sonra bu şiire benim dinleyici olmaktan ibaret kulağıma bile basit gelen bu müziği bestele. Aynı ritimle* bağırılan "kahrolsun abd" sloganından esinlenmiş gibi. Sıkıcı.

Benden size tavsiye şiiri aklınıza not edin, şarkı halini dinlemeyin bile.
İlla dinleyecekseniz Edip Akbayram'ın söylediği halini tercih edin, düzenlemesi daha iyi.

"bir sıkıntı var içimde sokağın tavanı kadar
içim sığmıyor içime sokağın tavanı kadar
ayrılıklar gelir çatar, gözüm ufuklara bakar
desen ki "beni ne kadar?" sokağın tavanı kadar...

bir sevgi düştün önüme, gözünü sürdüm gözüme
biri geziyor içimde, sokağın tavanı kadar
ayrılıklar gelir çatar, gözüm ufuklara bakar
desen ki "beni ne kadar?" sokağın tavanı kadar..."

Mazlum Çimen

*"ritim" sözcüğünü "ritm" diye düzeltiyor windows; ama TDK sözlükte/yazım kılavuzunda doğrusu böyle.

29 Ağustos 2014 Cuma

aynı heyecan

Bana şiirler yazıyorsun rüyamda
Okuyorum biraz tedirgin
Biraz heyecanlı
Aynı heyecanla
Uzanıp alnından öpüyorum
Saçların kısa
Keyfin yerinde
Kokun değişik
Olsun diyorum
Belki "yeni" olur yeniden.

13 Mayıs 2014 Salı

"Biraz daha nefes"


Günlerdir bahar alerjisiyle boğuşuyorum. Hangisi olduğunu keşfedemediğim bir ağaca ya da çiçeğe (yüksek ihtimal ağaca) alerjim var.
Burnum tıkalı, bu yüzden ağzımdan nefes alıyorum, zaten hapşırmaktan tahriş olan boğazım, ağzımdan nefes almaktan bitmiş durumda.
Kulaklarımın tıkanması cabası.

Geceleri, her ne kadar burun spreyi kullansam da nefes alamadığımdan doğru dürüst uyuyamıyorum.
İlaç almamak konusunda inatçı olsam bile pes ettim, gittim hem antibiyotik hem de alerji ilacı aldım.
Dün gece, saatlerce debelendikten sonra, "biraz nefes alsam da uyuyabilsem" diye dua ederken sızmışım.

"Biraz daha nefes" diye diye.

Öğleden sonra şube müdürümden izin alıp gelip uyudum, ilaç etkisini göstermeye başladı, baktım ki burnumdan nefes alıyorum biraz, hemen yattım uyudum.

Uyandığımda Soma'daki faciayı okudum.
Günlerdir "nefes" derken...

İçeride (muhtemelen sigortasız çalıştırılan da olduğu için) kaç işçi olduğundan kimsenin haberi yok.
Ölen işçi sayısı bilinmiyor. Her yerde farklı rakam var: 5, 11, 17, 200...
Sözde yetkili ağızlardan bir tane mantıklı açıklama duymadık.

"Karbonmonoksit ölümü tatlıdır" diye profesör duyduk ama!
20 gün önce bu konuyla ilgili verilen soru önergesi, iktidar partisi tarafından reddedilmiş.
Denetleme konusundan sıkıntı var, önlemler alınmamış.
Devletin haber ajansı (AA) bıraksalar, "ne kızıyorsunuz yea" diye haber yapacak haberler veriyor, rezaletin sınırını çoktan geçmiş.

Başbakan ve devlet erkanı kurtarma çalışmaları sırasında bir otelde gülmeli, eğlenmeli bir törende. Toplantı terk edebilen başbakan töreni terk edip en acil şekilde Soma'ya gitmedi. Belki tören bitince insaf edip gider.
Yaralıların kaldırıldığı hastanede hasta yakınları ve vatandaşlar eylem yapmasın diye polis barikatı ve çevik kuvvet desteği "acil duruma müdahale" için hazır.

Hâlâ madendeki işçilerden umutlu haberler bekliyoruz.
Yarın kim omuzunda bunun yüküyle yapamayıp istifa edecek, bilmiyoruz.
Siyaset yapmıyor, sorumlu arıyor ve cezalandırılmalarını bekliyoruz; ama hâlâ bu durumu bile savunan görüyoruz.
"Kader" tabii.

Yanıyoruz, boğuluyoruz, ölüyoruz.


23 Nisan 2014 Çarşamba

hayatındalık


İnsanların hayatlarına giren güzel insanların değerini bilmemesine şaşırıyorum.

Benim hayatıma 2007 senesinde girdi mesela öyle biri. Önceleri doğal olarak çok uzaktı, sonra elbette seviyeli bir uzaklık oldu. Şimdi sanırım uzak değiliz. Sevdiğimi birebir söyleyebildiğim birine uzak diyemem bence.
Öyle güzel bir insan ki, uzak olsa üzülürdüm.

Biz iyi kötü birçok şey yaşadık, çok anlattık, çok dinledik, çok okuduk.
Bunları yaşarken "biz yaşadık" diyebileceğim bir duruma zor koşullardan geçerek ulaştık.
Bu dönemde bana "vefakar" dediler, "inatçı" dediler, (bazısına anlamsız gelecek belki) "cesur" dediler. Ben bana bir şey desinler diye düşünmedim hiç. Genelde severken şunu desinler, bunu desinler diye düşünmem zaten.
Severim, o da dosdoğru bir eyleme yönlendirir beni.
Severim ve giderim o duygunun peşinden.
Kör değil, bilinçsiz değil.
Bile bile, seve seve.

Severken aklım gitmez yani benim, hatta farkındalığım artar.
Ki bence bu güzel bir şey.

Öyle sevdiğim bu adamın koskoca hayatının yaklaşık 7 senesine denk geldim.
Bu, çok güzel bir şey.
Birinin hayatına girmek ve geçip gitmek yerine, oralarda bir yerlerde kalabilmek.

Oralarda bir yerlerdeyim. O, buralarda bir yerlerde.
Artık (çok şükür) sarılabileceğim kadar yakında.
Hayatında olmak demek bu olsa gerek.

İyi ki var.
İyi ki.

7 Nisan 2014 Pazartesi

geçer

Acısı geçer,
Sızısı geçer,
"Meta"sı geçer,
Hevesi geçer,

Herkesin aklından bin bir soru geçer

Bazen en uçta olduğun noktada aklın vazgeçer
(hayret)

Her şey geçiyor nasılsa
Sarılıp uyumak yeter

18 Şubat 2014 Salı

değişik


İçimde yine şarkılar çalıyor, aşk şarkısı değil; ama sevgisi bol.
Aklıma güzel fikirler geliyor, kaygısı bol.
Bir dünya kuruyorum kendime yavaş yavaş, kabulü zor.

11 Şubat 2014 Salı

Aklıma gelmişken...


Ameliyatsız, acısız, iğnesiz kilo transferi mümkün olmadığı sürece kimse bana "teknoloji gelişti", "tıp gelişti" demesin.

Kilo almaya ve vermeye çalışanlar birleşin!