3 Aralık 2009 Perşembe

Kontrbas


"Merak edeniniz var mı bilmiyorum" diye başlamıştım bunu yazmaya unusual sordu :)
Merak eden ve etmeyen herkes için yazıyorum; içimde çalan kontrbaslar sustu... İçimin titrediği o anlardan oldukça uzağım. Bir aşkın yamacına kadar gelip, tırmanıştan vazgeçmek, benim için çok alışıldık değil aslında. Dağ kolay bulunmuyor bu devirde. Gelgelelim zirveyi bulamayacağım tırmanışa da kolay kolay girişmem.



Demem o ki; bu devirde aşık olmak zor. Şiirler var, şarkılar var, hatta "romantik-komedi"li filmler var. Ama "Ankara'da aşık olmak zor iki gözüm"...


Kendimi korumaya aldığım o kararı hatırlıyorum. Tamamlayamadığım bir tırmanışın düşüşündeydi (nitekim bu tırmanışın inişi yoktur, yalnızca düşüşü vardır).
O gün bugün içimdeki orkestra zaman zaman sakin sessiz melodiler tutturdu. Ta ki o "kelebek avcısı"yla vakit geçirmeye başlayana kadar. Orkestra yeni bir senfoni çalmaya koyuldu ve ne zaman kontrbaslar girdi o akışın içine, yamacın ucunda buldum kendimi...

Görünce içim titredi, yüzüm aydınlandı. Sohbetinin tadı damağımda kaldı. Hep güzel davrandı hep güzel konuştu...

Ama içimdeki kontrbaslar sustu işte! Daha dinletemeden, sustu, bitti...
İçimde havalanıp da yüzümü güldüren kelebekler öldü...
Bitti, başlamadan daha...

"Bazen hiç başlamaması bir gün bitmesinden iyidir; çünkü bir beraberlik yaşlanırken, bir terk ediş gençleşir..."

* * * * * *

Bir ovadayım şimdi...
Ankara Ovası gibi...
Kendimi ait hissettiğim, huzurunu bildiğim, tanıdık bulduğum bir ova. Aslında yepyeni; ama güzel bir tadı var dilimde içimde büyüttüğü meyvelerin...

Bir aşkın heyecanından dinginliğim uğruna vazgeçtim. Kontrbasçıları ben susturdum...
Şimdi yeni bir müzik zamanı!

Hiç yorum yok: