19 Haziran 2016 Pazar

"felsefeyle kafayı bozan hırpani görünümlü düşkünler ve daha kimler kimler" (22 Nisan 2016)

Gün oldu, devran döndü ya da onun gibi bir şey oldu.

Ben zaten Türk tipi ailede elektra kompleksi olacağına inanmıyorum. Yeni neslin çocuklarında olabilir; ama bizde genelde babalar çocukları annelerinin başına atıp, "yetiştir" dedikleri için ve otorite modunda gezdikleri için, yok babaya aşık olayım da, yok anneyi kıskanayım da, her erkekte babamı arayım da, hikaye bunlar.
15 senelik dostumun adını 16. senede öğrendi be babam, öyle adam aranır mı?

40lı yaşlardaki arkadaşlarımın kızlarında görüyorum böyle şeyler; bence Freud amca her zamanki gibi doğru tespiti yapmış; ama fazla genellemiş. Şu tespitlere bi' olabilirlik katsa ondan kralı olmazdı.

Ben kendimi çözdüm aslında.
Bünyede derin bir merak güdüsü var malum, karşımdaki adamın hayran olduğum bir şeyi olsun istiyorum ben. Beni o hayran olduğum her neyiyse, onunla şaşırtsın istiyorum. O hayranlıkla besleniyor sevgim. O özellik kaldıkça da sevgim geçmiyor. Sonra bana soruyorlar insan 4 sene platonik aşk yaşar mı diye. Yaşar arkadaşım, 4 sene aynı adama hayran kalıyorsam yaşarım.
Tabii her hayran olduğuma aşık olmuyorum, o ayrı...

Epeydir içimde bir hayranlık var(dı).

Yaşı büyük, cüssesi büyük, kudreti büyük bi' adam(dı).
"Dağ gibi adam" deriz ya hani, öyle.
Ağzım açık dinlediğim bi' adam.
Ne zaman "tamam alıştım bu özelliklerine" desem, yeni bir özelliğine şaşıp kaldığım, bir güzel sözüyle (http://demirezen06.blogspot.com/2009/05/kelebek-etkisi.html) mutlandığım adam.

Yine her şey değişti. Hayranlık duyduğum çok özelliği var, o ayrı; ama hayal kırıklığı yarattığı şeyler çoğaldıkça, yetmiyor o hayranlık.
Şimdi koskoca bir hayal kırıklığı kaldı ondan bana, "dağ gibi" bir hayal kırıklığı.

Yani demem o ki davulun sesi uzaktan hoş geliyor, yakında o ses çok da büyüleyici değil.



*Harun Candan

Hiç yorum yok: