12 Eylül 2008 Cuma

İçimi Işıtanı Yok!

“Her şeyi bırakalım.
Şöyle basit bir ev… Ocaklı bir oda...
Çekip gidelim ormanlara...
Hele ben bir iyi olayım da!!!”

Olamadık ki…

Bir orman düşleyerek yaşadım hep! Bir ağaçtan beklenebilecek de bundan ibaretti zaten. Ondan yetmedi belki korular, ağaçlıklar, parklar, bahçeler…
Ondan acımadı belki canım daha fazla, gün geçtikçe kırılan dallarıma rağmen.

“bir gün ölürüm ben
belki yığılıp kalırım bir dostun kollarında
güz vurgunu bir çınar gibi dökülüp kalırım
her yaprağım kendi rüzgârından sorumlu tutulur
ta ki uzak bir kışlada toplanma borusu çalınır
tüfeğini yitirmiş bir asker suçluluğuyla giderim
derin, sessiz, ışıklı bir göl gibi
kendi kıyametimi beklerim.” (1)


Vazgeçmek yetmedi yaşamaya… Öyle de olsa acıdık, böyle de olsa. “Acımayı bilenlere” demişti eskiden sevdiğim bir ses, sevdiği bir şarkıyı gönderirken. Hiçbir şarkı anlatamadı yeterince bu iç sıkıntısını… Şiirlerden, şarkılardan yazmak dindiremedi sancısını…

“ladese girelim bir sokak kelebeğinin bacaklarıyla, hadi
kim unutursa ilk, son o ölsün
ki hayat kendini uzatarak veriyor cezasını” (2)

Tahammülün sınırları zorlandı artık, açıldı o kapı vaktinden önce. Daha çabuk kırılır, daha çabuk öfkelenir oldu çocuksu sevmelerim. Dürüstlük, apaçık olmak dert oldu; “tu” oldu, “kaka” oldu. Sonra herkes her şeyi yorar oldu, “herkes ne der” oldu. “Gamsız” oldu, “Aman dikkat” oldu. Sonunda olan oldu. En çok beni yorar oldu, kopkoyu bir yalnızlık oldu.
Bir bataklık bu şimdi, dibe çekilirken, sessizce ve sabırsızca sonunu beklediğim…
Cezasıysa bu gülmelerimin; hiç sorun değil, kabullenebilirim…

Yağmurun yağdığını, havanın karardığını görmek bile bir lütufmuş meğer… Mevsim kışa bile dönse, bir lütuf…
Sabah gözümü açtığımda gördüğüm karanlık… Akşam ayın kendince ışıtmaya çalıştığı gökyüzüm…
Yapay ışıklarla yaratılabilen gölgelerden ibaretmiş.

Güneşin batışını görmek bir lütufmuş meğer.

“sevgisinin üstünü alma şansı olsaydı insanın,
epey karlı çıkardım herhalde bu işten.
yıllar sonra toplu da alabilirdim artanları,
maaşa da bağlatabilirdim kendimi hepten…” (3)

Bu yokluğu affetmeyeceğim!
İçimi yakana mutluluk, di-le-me-ye-ce-ğim…




(1) Salih BOLAT
(2) Elif NURAY
(3) Zeynep ALTUNTAŞ

Hiç yorum yok: