30 Ağustos 2016 Salı

"benim de boş yanım hançer yalımı" (30 Ağustos 2016)

Bugün yine (hemen hemen her bayramda olduğu gibi) Anıtkabir'deydim. Bazen arkadaşlarla öğleden sonra gidiyoruz, son bir iki yıldır akşam da açıyorlar, çok güzel oluyor akşamları Anıttepe, akşam da gittiğimiz oldu.

Bu yıl hiç resmi törene katılmamıştım. Bu sefer Harbiyeliler de yok, malum ülke de darbe teşebbüsü atlattı, içimizden hain çıktı, çok hayal kırıklığına uğradık, çok yorulduk, bari hep temiz kalanlar olarak gidip doya doya bayram kutlayalım dedim.

Ve elbette pişman oldum.

Disiplin manyağı değilim; ama törenlerin bir düzeni olur. Olması da iyidir bence.
Öncelikle yanlış hatırlıyor olmam çok zor; ama törenler 09.30'da başlardı. Biz tabii havuzdaki yerimizi daha erken alırdık (ki bu sefer 08.25'te oradaydık). Saat 10.00'a kadar güneşin altında bekledik, ki bu çok gereksiz. Tabii gelen halkı da 08.45'e kadar içeri aldıkları için onlar da dışarıda bekledi. Töreni niye bekliyoruz, Atamızı ziyaret edebilelim diye, yoksa derdimiz iki üç siyasi gelsin de marş okusun diye değil.

Tören başlamadan hemen önce Büyükşehir Belediye'nin (onların deyimiyle) Basın Dairesi'nden insanlar gelip önümüzde durdular, sıra bozuldu, tabii epeydir orada bekleyen insanlar da kızdı, "biz kaç saattir bekliyoruz" diye, onlar da sözde 07.30'da gelip Anıtpark'ta beklediklerini iddia ettiler, ortam gerildi.
Anıtkabir'de.
Bayramda hem de.

Sonuç itibarıyla devlet erkanı yolda göründü, telefonlar çıktı, fotoğraflar çekildi, cumhurbaşkanını net alamadıkları için üzülenler oldu, tören yapıldı, yine cumhurbaşkanının çıkış yoluna doğru yığıldı bir kitle, hatta zayıf da olsa tezahürat ve alkışlar duyuldu (ki ben ne söylenirse söylensin, Anıtkabir'de tezahürata karşıyım, en fazla marş okunabilir, geçen yıl da "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye bağıranlar için aynısını düşünmüştüm), sonra bu sonradan gelenler ve öne geçmeye çalışan insan grubu gitti.
Meğer dertleri bayram kutlamak, törene katılmak ya da (sonuçta kabirdesin) bir dua okuyup gitmek değilmiş. Bunlar cumhurbaşkanını görmeye gelen insanlarmış. Tabii cumhurbaşkanı bugün törene geldiği gibi halkın içine de 150 korumayla çıktığı için sevenleri görmek için her fırsatı değerlendiriyor ve birbirini eziyor.
Kendimi Tarkan konserinde ergenlere anlayış göstermeye çalışır hissiyatında buldum birden.

Ama üzüldüm de.
Öncelikle hayatın her aşamasında anladığımız üzere bugün de anladık ki, kalitemiz çok düştü, ağız dalaşları, çirkeflikler, önceliklerden faydalanmaya çalışanlar her yerde.
Cümle kuramayıp tartışmayı çamura çekenler çok can sıkıcı.
Kültürümüz bozuldu iyiden iyiye.
Naif olmak, saygılı ve kibar olmak artık geçer akçe değil.
Hakkını yedirmemek için çirkefleşen insanların karşısında kendini konuşurken buluyorsun ve bunu güncel tabirle "tarzını bozmak" olarak yorumluyorum ben. Bozmasan bu sefer çirkeflikle seni susturduğunu ya da hakkını yediğini fark eden insanı güdülemiş olacaksın, mecburen tepki veriyorsun.
Merhaba Çankayalı Teyze!
Ben bugün buna mecbur kalmadım; ama kalsam (en önde olduğumdan) kameralar çok değişik bir Anıtkabir videosu çekebilirlerdi.

Anıtkabir'de törenlerde hep bir sevgi havası oluşur aslında, yanındakini tanımazsın; ama ortak bir sevgide buluşursun; çünkü sevmesen oraya gelmezsin.
Bugün o büyü bozulmuştu.
Neyse ki geldikleri gibi hızlıca mozoleye çıkmadan gittikleri için biz bize kaldık sonra.
Ardından kapıda bekleyen halk girdi içeri naftalin kokmayan bayraklarıyla.
Her şey normale döndü.
Bazı normaller güzel.

Ve ben en azından bir süre (10 Kasım hariç) resmi törene katılmak yerine gün içinde gitmeye karar verdim Anıtkabir'e.
Sevgiyle, coşkuyla bayram kutlamak için.



"varmak istediğimiz yer hep aynı oysa" (29 Ağustos 2016)


Kerem Işık'ı ilk kez okuyorum, güzel başlayan bir hikaye sanki yer yetişmediği için zorla bitirilmiş gibi sonlanmış.
Yine de
Yine yazarsa yine merak eder okurum büyük ihtimal.