19 Ekim 2013 Cumartesi

Kaza Kurşunu


Daha çok yazmalıyım biliyorum.
Ne zaman yazmayı bıraksam kafama bi' haller oluyor. Ben sanıyordum ki dışında oluyor, meğer içinde de oluyormuş.

Mesela kırgınlıklarımı yazmalıyım, hayal kırıklıklarımı...
Ufak tefek.
Büyük kötülükler yapan kötü insanları değil de bencillik yapan ya da düşüncesizlik eden sevdiklerimi.
İnsanlar dönüp dolaşıp yaralıyorlar, niyete bakıyorsun, kötü niyetli değilse yapacak bir şeyin olmuyor. "O da onun hayatı" diyorsun, "bu onun seçimi" diyorsun, genelde saygı duyuyorsun. Sınırlarını bilmek böyle bir şey sanırım.
Ama bazen bi' özenilmemiş söz, bi' düşüncesiz tavır sessizce sınırın ötesine geçiyor. Söyleyecek sözün olmadığında, dışa vuramadığında geliyor içine yerleşiyor.
Bunlar ufak tefek dediğimiz kırgınlıklar işte.
Beni bazen hayattan soğutuyor.
Adeta bir kaza kurşunu. Kaza; ama kanatıyor.

Her bayram yeni bir şey keşfediyorum. Bayramlar bende bi' tek bu işe yarıyor.
Ah yalan olmasın, bi' de ütülerim bitiyor.

"korkma benden, gidiyorum
sen uyurken, ölüyorum"

http://umutperisi.blogspot.com/2013/10/kaybolsun-dert-degil.html

15 Ekim 2013 Salı

bir ömür...


Hani böyle uyanırsın, yanında sımsıcak bir uykunun sesi.
Uyanışa direnen homurdanmalar, ufalmış, şişmiş gözler, o çirkin surat.
İçinden seversin, "hiçbir yüz güzel değil senin yüzünden"dir.
Senin olmuş o koku, huzurlu.

Sonra bir sabah uyanırsın. "Ömrümce bakayım" dediğin o yüz, yoktur.
Yanında, içinde, düşünde, geleceğinde.

Yazık etmek bu olsa gerek.