27 Mart 2010 Cumartesi

2 Ağustos 2013 yazayım bi' kenara da dursun bari... (+ 13 Eylül 2013 güncellemesi)


Olaylar olaylar.

Mailime gelen ihtarname sayesinde öğrendim ki "lan" hakaretmiş. Üstelik kendime söylediğim lan, nasıl oluyorsa dönmüş dolaşmış başkasına yorulmuş.

Taaa 3 sene önce Çankaya'daki Hasan Tanık Camii'nin ismi neden "Hasan Tanık" diye merak edip google'da arama yapıp, bulduklarımı yazdım (ki miş'li anlatımdan da bu anlaşılıyor.); ama önce Kurumsal İletişim Direktörü yazıyı kaldırmamı rica etti (sene başıydı sanırım), "koskoca holdingin imajına benim yazım mı zarar verecek?" dedim, "hayır vermez" dedi. Kaldırmadım.
Demek ki Namık Bey aynı şeyi düşünmüyormuş.

Hiiiç iddialaşamayacağım.

İşte kaldırdım yazıyı.

Hiç ihtarname görmedim diyeniniz varsa, buyursunlar efendim, gelen mailin ekran görüntülerini aldım ve böylece öğrendim ki ihtarname dediğin şey, uzun bir şeymiş ve 4 fotoğrafa ancak sığıyormuş:

(Namık Bey'in TC kimlik numarasını ve adresleri özellikle karaladım)

Ayrıca küstüm, Nata Vega'ya falan gitmeyeceğim artık :(

Güncelleme: Ben sıkıldım, Şevki Bey sıkılmadı. Yine ihtarname göndermiş.
Bu sefer de fotoğraflar rahatsız etmiş sanırım. Kendi gönderdikleri ihtarname sonuçta, tamamen yasal belge, yayınlanmasında bi sakınca olmasa gerek değil mi? Neyse onu da kaldıralım hadi; ama hiçbir hakaret barındırmayan ve tamamen başımdan geçenden bahsettiğim bu yazıyı kaldırmamı beklemiyorlardır artık. Bunu beklemek için bi yasal madde yok malum.

(Özel bazı şirketler var internet üzerinden çalışan, onlar google aramalarında olumsuz yazıların çok geride çıkmasını sağlıyorlar. Bu da benden size ufak bi yol gösterme olsun.)


Bulduğum haberlerdeki mevzu da şöyle bir şeylerdi:
(13 Eylül 2013)

http://arsiv.gercekgundem.com/?p=180189

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/332686/Borcun_buyuk_bolumu_belediye_ile_is_yapanlardan_.html


Ben yazınca kızıyorlardı:
(13 Ağustos 2016)

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre/581428/Cemaate_peskesi_parsel_parsel_acikliyorlar.html

9 Mart 2010 Salı

Sarı saçlarımdan ben suçluyum :))

Anaokulunda ilk kez kestirene kadar açık renk olan saçlarım, daha sonra gitgide kahverengi oldu. Papatya suları falan ile yıkardık yazları, saç diplerini güçlendiriyor diye, o zaman da sararırdı; ama doğallıktan yana olan ben, hiiiç uğraşmadım saçımla. Kafamda uğraşılacak başka şeyler vardı hep :)

Sonra geçen cuma birden "ben sarıya boyatayım saçlarımı" dedim. Aniden, hiç kimseyle konuşmadan yavaş yavaş açmadan, direk sarı...
Cumartesi aileye, hafta içi arkadaşlara açtım bu fikrimi, bi kısmı "yapmaaa" dedi, bi kısmı "yaaap"
Bildiğin sahte sarı yani ya da "çakma sarı".
Zaten karar vermiştim, önceden duyurdum sadece...
"Beyonce bile sarı yapabiliyorsa ben neden yapamayım" dedim, yaptım.
Bu cumartesi de gittim, boyattım. İlginç bi histi. "Dipten boyamayım, sık röfle yapayım" dedi kuaförüm, boş boş baktım. Röfle deyince aklıma suflenin gelmesi de ayrı bi obezlikti :))

Aynı insan, aynı hal, aynı durum, her şey aynı, şaç rengi dışında...
Ve çok şey değişiyor şu son günlerde, ilginç...
İlginç...

1 Mart 2010 Pazartesi

Çok bunaldım, bi' şey olsa beni rahatlatacak...

Mesela şu arkadaş:



Belki hayat güllük gülistanlık olmaz yine. Belki yeterli eq'ya sahip olmaz, belki yazamaz benim hayran olacağım kadar ve belki ruhumu okşamaz sesi; ama sen nasıl bir şeysin ya!